Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocuklardan yetişkinlere kadar geniş bir yelpazede etki gösteren, psikolojik bir rahatsızlık olarak bilinir. Ancak DEHB tanısı konulması, çoğu zaman karmaşık bir süreçtir. Son zamanlarda, bazı önerilen 6 soruluk testlerin, bu bozukluğu hızlıca tanımlamak için yeterli olup olmadığı tartışılmaya başlandı. Peki, bu testler gerçekte ne kadar geçerli ve güvenilir? DEHB’yi anlamak ve tanı almak isteyen bireyler için, bu tür testlerin faydaları ve sınırlamaları neler? İşte detaylar…
DEHB için geleneksel tanı yöntemleri, genellikle uzun ve karmaşık süreçler içerir. Uzmanlar, bireylerin davranışlarını gözlemleyerek, çeşitli testler ve anketlerle tanı koymaya çalışır. Ancak bu süreç, hem zaman alıcı hem de çoğu zaman herhangi bir yardım almadan geçmez. İşte bu noktada, bazı uzmanlar tarafından önerilen 6 soruluk testler devreye girmektedir. Bu testlerin amacı, hem bireyler hem de uzmanlar için daha hızlı bir değerlendirme sağlamaktır. Ancak, bu tür bir yaklaşımın bazı tehlikeleri ve riskleri bulunmaktadır. Öncelikle, kısa bir testin, karmaşık bir psikolojik durumu ne kadar kavrayabileceği sorgulanmaktadır. 6 soruya dayalı bir değerlendirme, kişinin tüm yaşam öyküsünü, çevresel etkenlerini ve bireysel farklılıklarını göz önünde bulundurabilir mi? Bu noktada, birçok uzman "hayır" yanıtını vermektedir.
Uzmanlar, DEHB gibi karmaşık bir rahatsızlığın bu tür kısa testlerle tanımlanmasının oldukça yanıltıcı olabileceğine dikkat çekmektedir. Özellikle, DEHB belirtilerinin her bireyde farklı şekillerde ortaya çıkabileceği gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda, 6 soruluk bir testin sonuçlarının bireylerin genel sağlık durumu üzerinde ne kadar etkili olabileceği tartışmalıdır. Ayrıca, testlerin önerdiği soruların basitlik derecesi, birçok kişiyi yanıltarak yanlış bir tanı almalarına neden olabilir. "Bütünü görebilmek için daha derinlemesine bir muayene şarttır," diyen uzmanlar, psychometrik testlerin yanı sıra, daha kapsamlı değerlendirmelerin gerekliliğini vurgulamaktadır.
Bütün bunların yanı sıra, DEHB tanısını koymak için uygulanan testlerin yalnızca birer araç olduğunu unutmamak da önemlidir. Bireylerin gerçek yaşam deneyimlerinin yanı sıra, aile öyküsünün, çevresel faktörlerin ve diğer psikolojik durumların da göz önüne alınması gerekir. Kısa testler, bireylerin kendilerini kısa bir süre içinde değerlendirmesine yardımcı olabilir, ancak bu tür bir tanım, bireyin genel psikolojik durumunu ele almakta yetersiz kalabilir.
Sonuç olarak, DEHB'nin anlaşılması ve doğru bir şekilde tanı konulması için, yalnızca 6 soruluk bir test yeterli değildir. Geniş bir bakış açısına sahip olmak ve bireylerin tüm durumunu göz önünde bulundurmak, doğru bir tanı konulmasında kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, DEHB belirtileri gösteren bireylerin, mutlaka bir uzmanla görüşmeleri ve derinlemesine bir değerlendirme yaptırmaları önerilmektedir.