Yemen’deki Husi isyancı grubu, 2023 yılı itibarıyla uluslararası alanda dikkatleri üzerine çekecek bir açıklamada bulundu. Husi liderler, birkaç gün önce yaptıkları basın toplantısında, İsrail'in Tel Aviv şehrinde bulunan Ben Gurion Havalimanı'nın balistik füzelerle hedef alındığını iddia etti. Bu olay, Orta Doğu'daki mevcut gerilimlerin ve uluslararası ilişkilerin seyrini değiştirebilecek potansiyele sahip. Husi temsilcileri, bu saldırının, bölgede yaşanan savaş ve çatışmaların arka planındaki dinamiklerin bir parçası olarak değerlendirildiğini belirtti. Bu durum, hem bölgedeki siyasi istikrarı sarstığı hem de sivil hava trafiği açısından endişe verici bir gelişme olduğundan özellikle dikkat çekiyor.
Husiler, 2015 yılından beri Yemen'de Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyona karşı yoğun bir direniş sergilemekte. Bu direniş, yalnızca Yemen içindeki savaşla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda Suudi Arabistan'ın müttefikleri olan diğer ülkeleri de hedef alabilecek bir yapıya bürünmüştür. Husilerin son dönemlerde gerçekleştirdiği balistik füze saldırıları, onların askeri kapasitesinin ve stratejik hedeflerinin ne denli geniş olduğunu ortaya koymaktadır. İsrail'e yönelik bu tutum, aynı zamanda İran'ın etkisini ve bölgedeki jeopolitik dinamikleri de sorgulatmaktadır. İran, Husilere hem mali hem de askeri destek sağlayarak, Orta Doğu üzerindeki nüfuzunu artırmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yönelik bu saldırı, bölgedeki güç dengelerini değiştirebilecek kritik bir adım olarak karşımıza çıkıyor.
Husilerin bu saldırı iddialarına, uluslararası kamuoyunun nasıl bir tepki vereceği ise belirsizliğini koruyor. İzole bir grup olarak tanınan Husilerin, İsrail'in hava savunma sistemlerini aşarak bir havaalanını hedef alabilmiş olmaları, bu durumun ne denli ciddiyet taşıdığını ortaya koyuyor. İsrail’in yanıtı ise merakla bekleniyor; geçmişte düşmanlarına karşı sert önlemler alan İsrail, bu sefer nasıl bir strateji geliştirecek? Yapılan açıklamalardan sonra, Tel Aviv'deki hava trafiği ve uluslararası ilişkilerde yaşanacak olası dalgalanmalar göz önünde bulundurulmalı. Saldırının etkileri yalnızca askeri düzlemde değil, aynı zamanda sivil havacılık ve bölgedeki turizm endüstrisi üzerinde de hissedilecektir. Bu tür olayların artması, uluslararası toplumda güvenlik kaygılarını artırarak, barış süreçlerini olumsuz etkileyebilir.
Husilerin bu açıklamaları, Orta Doğu’daki güç dengeleri hakkında yeni tartışmaların ve müzakerelerin başlamasına yol açabilir. Saldırı iddialarının doğruluğu, ilerleyen günlerde yapılacak açıklamalar ve karşıt tespitlerle daha net bir şekilde anlaşılacak. Ancak gelinen noktada, hem Husilerin hem de İsrail'in stratejik kararlarının ve eylemlerinin bölgedeki gidişat açısından ne denli önemli olduğu bir kez daha gün yüzüne çıkmış durumda.