Son günlerde Orta Doğu’nun jeopolitik dinamiklerini altüst edecek nitelikte gelişmeler yaşanıyor. İsrail’in füze savunma sistemi, özellikle İran ve Hizbullah’ın tehditleri karşısında hayati bir öneme sahipken, ülkenin bu sistemdeki desteklerini tehdit eden bir durum ile karşı karşıya olduğu bildiriliyor. ABD ile olan askeri ve savunma iş birliğinin sorgulanır hale gelmesi, İsrail’in füze kalkanında yarattığı erime, bölge güvenliğinde kaygı verici bir tablo ortaya koyuyor. Gözler, İsrail’in uluslararası iş birlikleri ve stratejik hesapları üzerinde yoğunlaşıyor.
İsrail, 2000’li yılların başından bu yana geliştirdiği “Iron Dome” (Demir Kubbe) adlı füze savunma sistemi ile bölgedeki roket saldırılarına karşı önemli bir şey sağladı. Filistinli grupların yanı sıra İran’a bağlı milislerin tehditlerine karşı bu sistem, İsrail formlarının güvenliği için adeta bir siper işlevi gördü. Ancak son günlerde, sistemin etkinliğinin sorgulanmasına neden olan birkaç faktör yaşanıyor. ABD, İsrail’in savunma sistemlerine yıllar boyunca büyük miktarda mali ve askeri destek sağlamışken, bu desteğin sarsılması ciddi endişeler yaratıyor.
Bölgedeki gerilimin arttığı bir dönemde, Washington’un gençlik çalışmalarını, anlaşma şartlarını ve askeri destek türlerini gözden geçirme girişimleri bulunduğu bildiriliyor. Özellikle, Biden yönetiminin Orta Doğu politikası ve askerî yardıma yönelik yeniden gözden geçirmeler, İsrail’de mevcut anda endişe yaratıyor. İsrail’in yüksek askeri harcamalarının ve bunun dışındaki tehditlerin bir araya gelmesi, ülke içinde akılcı bir savunma stratejisi oluşturma gerekliliğini artırıyor.
Son gelişmeler, İsrail'in önümüzdeki on gün içinde odağını belirleyici hamleler yapmaya zorlayabilir. Zira, füze kalkanında erimenin yanında, gelişmelerin hızla değişen dinamikleri, bölgesel güvenliği tehdit eden unsurların ön plana çıkmasına neden olabilir. Ülke, alternatif savunma iş birlikleri arayışına girebilir. Aynı zamanda, kendi içindeki başka güvenlik çözümleri üzerinde de çalışmaları yoğunlaştırmak zorunda kalabilir. Bu kapsamda İsrail, teknoloji ve savunma iş birliklerini Avrupa ülkeleri ve Asya-Pasifik ülkeleriyle tekrar ele almak durumunda kalacak gibi görünüyor.
Ayrıca, İsrail’in siyasi ve askeri liderlikleri arasında, olası bir kriz durumunda gerekli müdahale planlarını hayata geçirecek hızlı stratejiler geliştirme konusunda acil bir toplantı gerçekleştirmesi bekleniyor. Zira, önümüzdeki on gün boyunca yaşanacak gelişmeler, sadece İsrail’in ulusal güvenliğini değil, aynı zamanda bölgedeki diğer devletlerin ve aktörlerin etkileneceği bir dizi senaryoyu da beraberinde getirebilir.
Tüm bu gelişmeler, Orta Doğu'daki güç dengelerini, stratejik iş birliklerini ve bağımsız güvenlik politikalarını yeniden sorgulanacak hale getiriyor. Geçmişte sağlanan desteklerden yoksun kalan bir İsrail'in, önümüzdeki on gün boyunca hangi adımları atacağı, hem ulusal hem de uluslararası düzlemde dikkatle takip edilecektir. Bu süreçte, bölge ülkelerinin tutumları ve uluslararası aktörlerin müdahale biçimleri de belirsizlik içinde kalacak.
Sonuç olarak, İsrail’in füze kalkanının destekleriyle girdiği bu kritik on günlük süreç, sadece askeri bir operasyon değil, aynı zamanda siyasi bir meydan okuma niteliği taşıyor. Askeri stratejilerin yanında, diplomasi ve uluslararası ilişkilerin de büyük önem kazandığı bu dönemde, Orta Doğu’daki tüm aktörlerin durumu dikkatlice takip etmesi gerektiği aşikâr.