Hayatta kalma mücadelesi ve sevginin gücü, bazen sıradan hayatları unutulmaz hale getirir. Kalbimizi sızlatan trajik hikayelerden biri de, ölen annesinin yanında günlerce yalnız kalan bir bebeğin hikayesidir. Bu olay, hem insanları derinden etkileyen bir kurtuluş hikayesi hem de toplumsal bir sorunu gözler önüne seren gerçek bir yaşam mücadelesidir.
Olay, üzücü bir şekilde, annesinin vefat etmesinin ardından küçük bir bebeğin hayatını sürdürmek zorunda kaldığı bir evde başladı. Birçok kişinin gözünden kaçan bu üzücü durum, şehrin periferisinde yaşanan bir ihmalin sonucuydu. Annesinin kaybı, henüz hayatının başındaki bu minik varlığın tek başına hayatta kalma mücadelesine dönüşmüştü. Yakınlarında kimse olmadığından, bebek, annesinin yanında günlerce yalnız kalmak zorunda kalmıştı. Bu süre zarfında, bebeğin hayatta kalmak için gösterdiği çaba, yaşadığı yalnızlığın tüm ağırlığını hissetmesine neden oldu.
Bebeğin kurtuluş hikayesi, mahalledeki bir grup gönüllü tarafından fark edildi. Üçüncü günde, komşulardan biri garip sesler duydu ve durumu araştırmak için eve girdi. Ne yazık ki, içerde bebekten başka bir canlı kalmamıştı; annesi hayatını kaybetmişti. Ancak bebek, hala hayattaydı! Hemen durumu yetkililere haber verdiler. Acil servis ekipleri, bebeği sağlık kontrolünden geçirilmek üzere hastaneye kaldırdı. Olayın ardından yaşanan bu kurtuluş anı, sadece hastane çalışanlarını değil, aynı zamanda tüm şehri çığlık çığlığa etkiledi. Bebeğin sağlığı ile ilgili haberler, yerel medya tarafından hızla yayıldı ve toplumsal bir duyarlılık oluşturdu.
Hastanede yapılan ilk muayenelerde, bebeğin iyi durumda olduğu ancak uzun süre yalnız kalmanın getirdiği bazı psikolojik etkiler yaşadığı belirlendi. Uzmanlar, çocuk psikolojisi üzerine deneyim sahibi kişilerle görüş ve müdahale sürecini hızla başlattı. Yavaş yavaş bebeğin rehabilitasyon süreci başladı. Sadece bedensel olarak değil, duygusal olarak da yeniden hayata tutunması için çalışmalar yapıldı. Selim adı verilen bebek, zamanla anne özlemini azaltmayı başarmaya ve topluma yeniden entegre olmaya başladı.
Yerel halk, olayın ardından destek amaçlı birçok bağış kampanyası düzenledi. Selim'in bakım ihtiyaçları için gereken destek ve maddi yardımlar, toplumsal dayanışmanın en güzel örneklerinden biri olarak hayat buldu. İnsanlar, bu olaya kayıtsız kalmadı ve toplumsal bir farkındalık sağlamak için harekete geçti. Zamanla, Selim'in hikayesi daha geniş kitlelere ulaşarak, çocukların korunmasına yönelik gerçekleştirilecek projelerin gündeme gelmesine zemin hazırladı.
Bu hikaye, bir bebek ve onun kaybettiği annesinin trajedisi üzerinden, hala yaşamakta olan birçok çocuğun yaşam mücadelesine ışık tutuyor. Ailelerin çocuklarına karşı sorumluluklarını hatırlatırken, çocuklara yönelik koruma sistemlerinin güçlendirilmesi gerektiğini de vurguluyor. Her ne kadar Selim'in kurtuluş hikayesi sevgi ve dayanışma ile sonuçlansa da, toplumsal sorunların varlığı her an etrafımızda. Bu olay, bizlere hatırlattığı bir diğer mesele de; ama her ne kadar kayıplar yaşamış olsak da, yeni hayatlara umut olabilme gücünü taşımamız gerektiğidir.
Selim'in hayatı şimdi her ne kadar büyük bir tehlikeden kurtarılmış olsa da, onu besleyecek, büyütecek ve ona en iyi hayatı sunacak bir aileye ihtiyacı var. Toplum olarak, çocukları korumak için daha fazla adım atmamız gerektiği aşikâr. Unutulmasın ki, her çocuk bir gelecek, her kayıptan sonra yeniden doğan bir umuttur. Selim'in hikayesi, bizlere bunun sadece bir başlangıç olduğunu hatırlatıyor.